Çeviribilim

03 Mart 2006

Yabancı Çevirmenler Gelir mi?

Sabri Gürses Yabancı doktorların gelmesiyle ilgili tartışmalar sürüyor, sürerken de ilginç ayrıntılar tartışılıyor: yabancı doktorların bir dil sınavından geçirilecek olması gibi. Bu arada, bu tasarının yabancı yatırımcıların sağlık alanına yapacağı yatırımlarla ilgili olduğu da öne sürülüyor. Önümüzdeki günlerde bu uygulama hayata geçtikçe daha tartışılacaktır kuşkusuz, ama burada ilginç olan nokta, devlet kurumlarında çalışmakta olan yerli doktorlarla birlikte çalışmak üzere yabancı doktor getirilmesinin düşünülmesi. Yoksa özel kurumların yabancı uzmanlar çalıştırması önündeki engelleri aşmak güç olmayacaktır sanırım. Çevirmenler açısından düşünülünce, olası bir durumda bunun hangi alanlarda uygulanabileceğini söylemek güç. Çünkü öncelikle hangi devlet kurumlarında çeviri hizmetinden yararlanıldığı, devlet kurumlarında çevirmenlerin ne oranda istihdam edildiği görünürlük kazanmış bir konu değil. Bunun iki ilginç örneği geçtiğimiz günlerde yaşandı: Avrupa Birliği’yle yapılan görüşmeler sırasında imzalanan anlaşmaların çevirisi sözkonusu olduğunda, devlet çevirmenlerinin yetersiz kaldığı, özel çeviri bürolarından hizmet alındığı görüldü. Ya da, Çuval Olayı denen olayda çevirmenlerin rolü tartışılmaya başlanınca, Titan gibi özel dil ve çeviri hizmeti veren şirketlerin Amerikan Ordusu için sözleşmeli olarak çalıştığı ve bu çerçevede bölge dillerini bilen çevirmenleri, Amerikalı olmaları şartı aramaksızın istihdam ettiği görünürlük kazandı. Türkiye’de verilen ilanı okuyarak Titan için Irak’ta çalışmaya giden Türk çevirmenler olduğu anlaşıldı. Olası başka bir durumda, Türk Ordusu’nun dil ve çeviri hizmetine gerek duyup duymayacağı, duyarsa bu hizmeti nasıl (örneğin özel şirketlere başvurarak mı?) elde edeceği geleceğe yönelik bir soru olarak sorulabilir. Her koşulda, yabancı uzmanların devlet tarafından istihdam edilmesi sözkonusu olursa, bu çevirmenler için de sözkonusu olabileceğinden, devlet kurumlarında çalışan çevirmenlerin de daha görünür hale gelmesi gerekecek gibi görünüyor. Diğer yandan, yabancı çevirmenler zaten geliyorlar. Bunlara ilişkin ilginç bir örnek, dolaylı olarak Kuran çevirmenleri arasında anılabilecek olan Şükran Vahide adlı bir çevirmen. Şükran Vahide’nin kısa yaşam öyküsü şöyle:

“ŞÜKRAN VAHİDE (Araştırmacı-Yazar) 1948 yılında İngiltere’nin Lancashire şehrinde dünyaya geldi. Durham Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi Türk ve Fars Edebiyatı bölümünden 1980’de mezun oldu. Alman Oryantalist Prof. Dr. Paul Luft’un nezaretinde 15. yüzyıl ediplerinden Heratlı Hüseyin Vâiz Kâşifî’nin eserleri üzerinde doktora çalışması yaptı. 1981’de Risale-i Nur Külliyatı’nın İngilizce tercümelerini okuduktan sonra Müslüman oldu. Türkiye’de ikamet etmekte olan Şükran Vahide, Risale-i Nur konusunda araştırmalar yapmaktadır. Başta Sözler, Mektubat ve Lem’alar olmak üzere birçok risaleyi İngilizceye tercüme etti.”
Bilindiği gibi, Said Nursi’ye ait olan Risale-i Nur bir tür yorumlu Kuran çevirisi.* Said Nursi’nin eserlerini ağırlıkla Sözler Neşriyat yayınlıyor ve yayınevinin Türkiye dışında Amerika, Almanya, İngiltere ve Mısır’a yönelik bir dağıtım ağı var. Dolayısıyla bu ülke dillerine yönelik çevirileri de var. Müslüman olduktan sonra Mary Weld adını bırakıp Şükran Vahide adını aldığı anlaşılan İngiliz de bu çevirilerden birini okuyarak Said Nursi çevirmenliğine başlamış. Ardından Sözler Neşriyat için Lem’alar adlı eseri de The Flashes adıyla 1995 yılında, Mektubat adlı eseri The Letters adıyla 1996, Sözler adlı eseri The Words adıyla 1998 yılında çevirmiş. 1992 yılında yazdığı Kiliseden Camiye Yolculuğum adlı, Mısır’da yayınlanan öz yaşamöyküsünün dışında, ayrıca “Risale-i Nur ile, İslâmiyet’in batıya anlatılmasında en mükemmel bir modeli ortaya koyduğunu” düşündüğü Said Nursi üzerine bir yaşamöyküsü kaleme almış. Islam In Modern Turkey : An Intellectual Biography Of Bediuzzaman Said Nursi (Modern Türkiye’de İslam: Bediüzzaman said Nursi’nin Entelektüel bir Yaşamöyküsü) adını taşıyan bu kitap İbrahim M. Abu-Rabi’yle birlikte kaleme alınmış. İbrahim M. Abu-Rabi, Hartford İlahiyat Fakültesi’nin İslam İncelemeleri ve Hıristiyan-Müslüman İlişkileri için kurulmuş olan Duncan Black MacDonald Merkezi’nin müdür yardımcısı olan bir İslam İncelemeleri profesörü. Hartford İlahiyat Fakültesi’nin adı, geçtiğimiz Ocak ayı içinde, Risale-Nur Enstitüsü’yle birlikte ortak olarak Türkiye’de düzenlediği, Değişen Toplum Yapısında Ahlak başlıklı, 20 kişilik katılımı olan bir toplum bilimleri semineriyle duyulmuştu. Sonuçta, bu ilginç örnekten yola çıkarak, yabancı çevirmenlerin Türkiye'ye zaten geldiğini ve çalışmaya başladığını öne sürmek yanlış olmaz. Mary Weld örneğine bakarak, Said Nursi’nin eski Türkçe ağırlıklı, zorlu dilinin çevirisini yapabilecek yetkinlikte yabancı çevirmenlerin önümüzdeki günlerde dini çeviriler dışındaki alanlarda da çalışmaya başlayacağı düşünülebilir. Bu durumda ileride bir devlet yetkilisinin, doktorlar için sözkonusu olduğu gibi, çevirmenler için de sıkıntı yaşandığını dile getirerek, yabancı çevirmen istihdam etmeyi ya da çalıştırmayı önermesi şaşırtıcı olmaz. Kültür Bakanlığı'nın TEDA Çeviri Projesi'ni, yani Türkçe edebiyat eserlerini başka ülkelerde tanıtmak üzere yabancı çevirmenler ve yayınevleriyle anlaşma yapma projesini bunun yolunu açabilecek bir proje olarak görmek çok abartılı mı olur? Belki. Buna şimdiden kesin yanıt vermek olanaksız. * Said Nursi’nin bu yorumlu Kuran çevirisinin, eski Türkçe ağırlıklı olması ve kendine özgü üslup zorlukları taşıması nedeniyle yeni Türkçe bir çevirisinin yapılması tartışmalı bir konudur. Vaktiyle Necip Fazıl’ın böyle bir deneme yapmak istediğini Fethullah Gülen bir söyleşinde anıyor, fakat Said Nursi’nin öğretisine bağlı olanlardan biri olan Gülen, böyle bir çeviri ya da sadeleştirmeye karşı çıkmaktadır.

Çeviribilim dergisi, güncel yayınını www.ceviribilim.com adresinde yapmaktadır.

Petersburg, Andrey Belıy
LJeviren: Sabri Gürses

" Öyküsü, Ekim Devrimi öncesi Rusya'nın, 1900 başlarındaki Petersburg'unda geçen roman, bir bakıma her şeyle, devrimle de karşı-devrimle de, devrimciyle de karşı-devrimciyle de, 'katil'le de 'maktul'le de dalga geçiyor.

" Fakat hepsinden önce de, resmî, kanıksanmış, alışılmış, basmakalıp olanın üstündeki örtüyü, hastalanmış bir deriyi acımasızca koparır gibi çekip çıkarıyor... Ne kadar zavallı, ne kadar cılk bir yara gibi görünürse görünsün, altta gizlenen 'insanî'liği gösteriyor.

" Dilimize başarıyla çevrildiğini düşündüğüm Petersburg'u okumaya hazırlanan edebiyatseverleri, canlı, düşündürücü, öğretici ve yoğun bir okuma sürecinin beklediğinde kuşku yok..." Ataol Behramoğlu, Radikal Kitap

<
Powered by Inttranews, specialized multilingual news service for interpreters, translators and 

linguists

peter