Çeviribilim

22 Mayıs 2006

Şiir Çevirisinde İntihal Olasılıkları

100 Temel Eser yayıncılığı sürecinde yaygınlaşan klasik romanların çevirisindeki intihaller üzerinde düşünürken, yine yaygın bir çeviri çalışması olan şiir çevirilerinde intihal yapılıp yapılmadığı sorusu takıldı aklıma. Şiir yazarken örtülü çeviri yoluyla yapılan intihallerle karşılaşabileceğimiz düşüncesini, Erdoğan Alkan somut karşılaştırmalı örneklerle, birçok kez dile getirmişti. Fakat bu çevirilerin intihali düşüncesini içermiyordu. Şair ve yazar (ilk bilimkurgu yazarlarından) Zühtü Bayar bir söyleşisinde şiir çevirilerinde tekrarlara dikat çekmiş:





-Şiir çevirisi konusunda neler söylemek istersiniz?


-"Çeviri yazılımı Ahmet Necdet"i ne zaman görsem: ona; "Çeviri beyhudedir hocam!" diye takılırım. Felsefî metinler gibi has şiir de çevrilemez. Çünkü yeni Türkçenin kavram fukaralığı ve karmaşıklığı ürkütücü boyutlara varmış bulunuyor. Eğer öyle olmasaydı, güzel dilimiz, İngilizcenin Türkçe'den ödünç alıp da kendisine mâlettiği beşyüzden fazla sözcükle dönüp, Türkçeye saldırabilir miydi? Balladlar, halk şiirleri ve şarkı sözleri, belki doğruya çok yakın bir biçimde çevrilebilir ama "şiiir" için bu söylenemez. Meselâ, diliçi çeviri yöntemiyle yenileştirme de olsa, tamamen başka bir dile çevirme de olsa, divan şiirini bütünüyle çevirmek olanaksızdır. Çünkü bu şiir, yaşadığı çağın toplumsal ve estetik birimlerine organik bir biçimde sıkı sıkıya bağlıdır ve bugün din kurumu dışında, bunların hemen hepsi de ortadan kalkmıştır. Aslolan, ya o dili iyi bilip, şâirini kendi dilinden okumak ya da tek bir şiiri ele alarak yine kendi dilinde o şiire özgü derin bir dil çalışması yaparak, yapıtın ayrıntılarına inmektir. Yani, yabancı dildeki bir şiiri anlama çabaları tamamen filolojik bir etkinlik biçimidir. Bütün bu söylediklerime rağmen öğrenciler sözkonusu olunca, çeviriye karşı olduğum da söylenemez. Bunun yetersiz bir tür edebî etkinlik olduğunu göz ardı edemeyiz. "Zaman Aynası"nın yeni basımında yer alan İngilizce çeviriler bu anlayış çerçevesinde yapıldı. Yabancı bir şiiri çevirdikten sonra: "Şiiri Türkçe'de yeniden yarattım," böbürlenmelerinin hiç bir bilimsel ya da edebî dayanağı yoktur. Poetik yaratım dediğimiz etkinlik, zaman içinde, kendi dilinde, belli bir "momentum"da ve bir kez olur. İkinciler, yaratım değil, versiyon bile değil, kopyalar ya da çoğaltmalardır.


-Bir de çevilmiş şiirleri tekrar tekrar çevirenler var.


-Ona "çeviri" değil, "çoğaltma" desek daha doğru olur. Mârifet daha önce defalarca çevrilmiş bir yabancı şâiri tekrar dilimize çevirmek değil, hiç çevrilmemiş şair ve şiirleri Türkçe'ye kazandırmaktır. Bu anlamsız ve aptalca yapılan bir tür sidik yarışı… Para ve ün için yapılıyor olmalı… Baudelaire, tâ Osmanlı atalarımızdan beri, çeviriler yanlış olduğu gerekçesiyle yüz kez Türkçeye çevrildi. Doğru şiir çevirisi olur mu hiç? Fransızlar: "Traductore est une traitre-Çevirmen bir haindir," sözünü boşuna mı söylemişler? Bizim kuşaktan öncekiler, buna terzilerin eski elbiseleri tersyüz etmelerinden esinlenerek "şiiri tersyüz etmek" derlerdi. Yepyeni bir takım elbise diken bir terzi ile eski elbiseleri ters yüz eden terzi arasındaki nitelik farkını görmemek için fazla safdil olmak gerekir. Daha önce çevrilmiş bir şâiri yeniden çevirmek öyle her babayiğidin harcı değildir. Böyle bir kişinin kendi dilinde, kendine özgü büyük bir şiir dili kurmuş olması gerekir. Eskiden Sabahattin Eyüboğlu, Orhan Veli ve Sabri Esat Siyâvuşgil gibi bunu yapabilen büyük ustalar vardı. Şimdi yoklar, onların yerlerini bir tür "çeviri yazılımları" haline gelmiş olan, şiir dili zayıf, poetik üsluptan yoksun Cevat Çapan'lar, Erdoğan Alkan'lar ve Sait Maden'ler aldı. Japonca bilmeyen bir çevirmenin "köprü dil" kullanarak Japon şiirini çevirmeye kalkması soytarılıktan başka birşey değil. Bizim çeviri edebiyatımızda; herkes, her dilden, herşeyi çevirir. uzmanlığa saygı diye bir şey yoktur. Ama iyi niyetli okur, "yazı işleri"nin bu inceliklerini pek bilmez, kayda değer bir iş yapılıyor sanır. Ben pek az çeviri yaptım. Çeviri yaparken, genelde çevireceğim yapıtın, bildiğim ikinci dil olan İspanyolcada bir versiyonu varsa, mutlaka görmek ve kıyaslama yaparak çeviri yapmak isterim. Jack London'dan yaptığım: "Kıyametten Sonra" adlı çevirimi, İngilizce aslını İspanyolca versiyonuyla karşılaştırmak suretiyle yapmışımdır. Sayısı elliyi geçmeyen şiir çevirilerim de öyle. Bütün bunları: "Çevir, kaz yanmasın," düşüncesiyle yaptım. Ama yine tekrar edeyim; kanaatim odur ki, çeviri beyhûdedir, yalnız çevirenin edebî olgunlaşmasını sağlar ve çevirmene para ya da ün kazandırmaktan başka bir işe de yaramaz. Aslolan yapıtın zevkine kendi dilinde varabilmek…




Çeviribilim dergisi, güncel yayınını www.ceviribilim.com adresinde yapmaktadır.

Petersburg, Andrey Belıy
LJeviren: Sabri Gürses

" Öyküsü, Ekim Devrimi öncesi Rusya'nın, 1900 başlarındaki Petersburg'unda geçen roman, bir bakıma her şeyle, devrimle de karşı-devrimle de, devrimciyle de karşı-devrimciyle de, 'katil'le de 'maktul'le de dalga geçiyor.

" Fakat hepsinden önce de, resmî, kanıksanmış, alışılmış, basmakalıp olanın üstündeki örtüyü, hastalanmış bir deriyi acımasızca koparır gibi çekip çıkarıyor... Ne kadar zavallı, ne kadar cılk bir yara gibi görünürse görünsün, altta gizlenen 'insanî'liği gösteriyor.

" Dilimize başarıyla çevrildiğini düşündüğüm Petersburg'u okumaya hazırlanan edebiyatseverleri, canlı, düşündürücü, öğretici ve yoğun bir okuma sürecinin beklediğinde kuşku yok..." Ataol Behramoğlu, Radikal Kitap

<
Powered by Inttranews, specialized multilingual news service for interpreters, translators and 

linguists

peter