Yazar-Çevirmen İlişkileri
Sabri Gürses
Güney Afrika kökenli ünlü yazar J. M. Coetzee, The Weekend Australian adlı bir dergiye kitaplarının çevirileriyle ilgili ilginç bir yazı yazmış. Kitaplarının 25 kadar dile çevrildiğinden, bunlardan üç dili ortalama düzeyde okuyup inceleyebildiğinden bahsediyor. Bazı çevirilere ilişkin haberleri de ikidilli okurlardan alıyorum, diyor. Petersburg'lu Usta adlı kitabı Rusya'da Petersburg'da Sonbahar olarak yayımlanmış. Dusklands'ın İtalyancasında, bir adam sandığı bir kargayla açmaya çalışıyormuş: oysa Coetzee küskü ya da demir çubuk karşılığı olan crowbar kelimesinin kısaltılmış hali olan crow kelimesini kullanmış. Crow karga anlamına da geliyor.
Yazının bundan sonraki kısmı oldukça ilginç, Türkçe çeviriler de anılıyor:
"Fakat gelen haberlerin çoğu güven verici. Modern yayıncılığın para merkezli dünyasında bile, pespaye çeviriler nadir görülüyor. Özellikle edebi eserlerin çevirisinde, hiç fark edilmeyecek olsa bile insanların ellerinden gelenin en iyisini yapma hevesi hakim görünüyor.
Bir yazar olarak bir çevirmenin bana danışmasını hoşnutluk verici buluyorum. Fransız, Alman, İsveçli, Hollandalı, Sırp ve Koreli çevirmenlerim benimle düzenli olarak görüşüyor.
Diğer yandan, Türk ve Japon çevirmenlerim gibi benimle hiç temasa geçmemiş olanlar da var. Türkçe ve İngilizce arasındaki, Japonca ve İngilizce arasındaki dilsel yapı ve kültürel arkaplan farklılıkları düşünülecek olursa, bu çevirmenlerin benim metinlerimi Avrupalı meslektaşlarından daha sorunlu bulacağını sanıyordum. Ya da belki kibarlık yüzünden benimle temasa geçmiyorlar."
Coetzee'nin Türkçede yayımlanmış 7 kitabı var. İlki Barbarları Beklerken, 1985'te Beril Eyüboğlu tarafından çevrilmiş ve 1988'e dek üç baskı yapmış. Sonra bu kitabı 2001'de Dost Körpe yeniden çevirmiş. 1986'da Eyüboğlu Michael K. Nasıl Yaşadı'yı çevirmiş. 1990'da Nihal Geyran Koldaş Düşman'ı çevirmiş. 1993'te Şamil Beştoy Demir Çağı'nı çevirmiş. 2003'te İlknur Özdemir Utanç'ı ve Petersburg'lu Usta'yı çevirmiş. 2004'te E. Efe Çakmak Romancının Romanı'nı çevirmiş.
7 kitap, 4 yayınevi, 6 çevirmen rakamlarına bakılırsa, Coetzee'nin sorduğu soruda haklı bir yan var gibi görünüyor: çevirmenler yapmasa, yayınevleri bir ilişki kurabilirdi yazarla. İlişki kurmamanın sebebi üzerinde düşünmek gerek: yayınlanan çeviri kitapların çoğunda yazarla ilişki kurulduğuna dair bir işaret olmuyor genelde, acaba yayınevleri mi istemiyor bunu, çevirmenler mi istemiyor, kimsenin aklına gelmiyor mu, yoksa aracı kurumlar mı istemiyor? Kuşkusuz karmaşık günlük ayrıntılar sözkonusu: ben bir yazarla yazışmak istediğimde bir yayınevi tereddüt etmişti meyl adresini vermekte, bir başkası hiç aklımda yokken teşvik etti, bir başka durumda telif ajansından gerekli bilgi vaktinde gelmedi. Tabii artık bazı yazarların meyl adresi internette bulunabiliyor. Coetzee haklı, ama belki hem çevirmenlerin ona ulaşmasının kolay olduğunu varsayıyor, hem de çevirilerini de kendi eseri sayıyor. İlginç bir düşünce. (resim: Coetzee, solda, Nobel ödülünü alırken.)
Çeviribilim